DEFTERDAR KARDEŞLER KIRAATHANESİ

"Bir fincanın kahvenin 40 yıl hatırı vardır" sözü yaygın bir rivayete göre, Üsküdarlı bir kahve satıcısının, Rum gemi kaptanına kahve ikram etmesiyle başlar. Aradan 40 yıl geçer ve Üsküdarlı kahveci savaşta esir düşer. Kahveciyi tanıyan Rum kaptan kendisine 40 yıl önce kahve ikram eden adamı unutmaz ve ona yardım eder.

 

İkram edilen kahve ile yeni dostluklar kurulur, kurulmuş dostluklar pekiştirilir…

 

Kahvehane Arapça kahve, Farsça hane kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Kahvehane, dinlenmek, vakit geçirmek için açılan; çay, kahve gibi alkolsüz içeceklerin satıldığı, işsizlerin, nüktedanların, edebiyatçıların toplandığı hoşça vakit geçirdiği yerlerdir. Osmanlı Devleti’nde İlk kahvehane 1554 yılında İstanbul’da açılmıştır…

 

Kıraathaneler İlk başlarda çay, kahve, meşrubat içilip sohbet edilen kahveler daha sonra sadece kahve, çay içilen, hoşça vakit geçirilen yerler değil, gazete, dergi okunan, edebiyat ve müzik sohbetlerinin yapıldığı, tartışıldığı yeni tip kahvelerin ortaya çıkması sonunda olmuştur.

 

Teknolojinin yaşamımıza henüz girmediği yıllarda kıraathaneler adeta bir okuldu. Her semtin, köyün en bilinen yerleri kahvehanelerdi hatta o kadar bilinirlerdi ki başka şehirlerde yaşayanlar tarafından bile bilinirlerdi.

 

Eyüp’te de bu kıraathane tanımına uyan herkesçe bilinen Pierre Loti Kahvesi, Müzisyenler Kahvesi gibi örnekler bulunmaktadır.

 

Pierre Loti Tepesi ismini ünlü Fransız yazar Julien Viaud’un İstanbul yıllarında müdavimi olduğu kıraathaneye gitmesi ve bazı eserlerini buradan esinlenerek yazmasından alır.

 

“Müzisyenler Kahvesi” de devrin önemli müzik adamlarının bir araya geldiği bir merkez haline gelmiş. Bestekarların buluşup akşama kadar meşk ettiği bu kahveyi, Salâh Birsel Kahveler Kitabı'nda şöyle anlatıyor: “Eyüp'teki Bostan İskelesi de serapa kahvedir. Buranın en büyük kahvesi de iskelenin sağında deniz kıyısında büyükten büyük bir yerdir.

 

Yaz günleri Büyük Dede Efendi ile Eyubi Mehmed Bey, hemen hemen her gün, bu kahvelerden birinde buluşurlar, akşamlara değin meşkle vakit geçirirler. Zekâi Dede de (1825-1897) bunlardan burada ders almıştır. Sazende ve hanendeler, laf aramızda, XX. Yüzyılın başlarına değin bu kahvelerin eşiklerini aşındırırlar. Buraya son dadanan, meşk alemlerine katılanlardan biri de Ahmet Rasim'dir. Yazarımız, gençliğinde, dört beş günde bir buraya gelir, Zekâi Dede'nin sayesinde abecesini öğrendiği musikimizin kimi pas tutmaz parçalarını belleğine çeker.”

 

Günümüzde kahvelere kitaplık bulundurma zorunluluğu da sanırım eski kıraathane kültürüne özlemin bir ifadesi. Her ne kadar o eski kıraathaneler yerini günümüzde iskambil vb oyunların oynanıp maç seyredildiği kahvehanelere bıraksa da halen o eski kıraathanelerden ufak örnekler de kalmıştır.

 

DEFTERDAR KARDEŞLER KIRAATHANESİ

Benim de zaman zaman gitmekten zevk aldığım Kardeşler Kıraathanesi yaşadığım Defterdar mahallesinin günümüzde faal tek kıraathanesi. Geçim koşullarından kaynaklı günümüz kahvelerine benzese de “ Meşhur “ arka odasında hemen her akşam  meclislerin kurulduğu, müdavimleri  pek meşhur olmasa da sohbet konuları Bizans’ın derin tarihinden Osmanlının kuruluşuna, dinler tarihinden felsefenin ana ilkelerine kadar çeşitlilik göstermektedir.

 

Bütün kahvehanelerde sadece dekor olarak duran kitaplar burada sürekli el değiştirir, özellikle işletmecilerinden Tevfik Karaali kendisinden kitap isteyenleri hiç boş çevirmez evdeki kütüphanesinden güncel kitapları okuyucularla buluşturur. Her inanca ,görüşe sahip insanların burada çeşitli ve uzlaşılamayan konulardaki sohbet ve tartışmasından hiç kavga çıkmaz sadece tartışmanın tarafları yeni bir şeyler öğrenmiş olarak ayrılırlar. Yaşadığım mahallede olduğu için yazdığım bu örneğe uygun tahmin ediyor ve umuyorum sizlerin de yaşam alanlarında benzer örnekler vardır.

 

Son seçim döneminde adını sıkça duyduğumuz Millet Kıraathaneleri projesinin sadece bedava kek ve meyve suyu tüketilen yerler değil,edebiyat ,sanat, bilim sohbetlerinin de edildiği, her görüşten ve her gruptan müdavimlerinin kavga ederek değil konuşarak,anlaşarak değil anlayarak ayrıldığı yerler olarak planlanması gerektiğide gözden kaçmamalıdır.

 

Son zamanlarda yaşadığımız salgın dolaysıyla gördük ki insanların sohbet etmeye,bilgi birikimlerini paylaşmaya,ve temas etmeye ihtiyaçları var.Kıraathane ve benzeri işletmeler bu dönemde kapalı kalarak ciddi ekonomik yaralar da aldı.Hayatın bundan sonra yeniden planlanması gerektiği aşikar.Yerel yöneticilere düşen de yaraları sararken toplumun bu tarz ihtiyaçlarına da cevap verecek yeni yaşam alanlarını oluşturmak gibi görünüyor. Neden müzisyenler kahvesi yeniden işler hale gelmesin , neden Edebiyatçılar, Tarihçiler vb kahveleri açılmasın..