ALİBEYKÖY ÇİFTLİĞİNDE İLK PATATES

Patatesin günümüzde vazgeçilmez bir yeri olduğunu herkes kabul edecektir. Bizim topraklarımıza ait olmayan bu sebzeyi artık evlerimizdeki yemeklerimizde hemen her şeye katarız. Çocukların çok sevdiği kızartmalardan diğer başka tüm ev yemeklerine tadı ve yeri hepimizi iştahlandırır. Herhalde sevmeyen de çok azdır.

Patates aslında Amerika Kıtasının keşfi ile Avrupa ve Asya’ya yayılmıştır. Patatesin anavatanının Güney Amerika olduğu konusunda herkes uzlaşmışlardır. Öyle ki patates And dağları'nda yabani türler olarak belirmiş ve buradan Kolombiya ve Venezuela'ya oradan da Şili ve kuzey Arjantin'e gelmiştir. Patatesi Avrupa'ya ilk kez İspanyalı bir fatih olan Pedro Cieza de León getirmiştir. İsmini Quechua dilinden alan patates, aynı yıllarda İspanya'da ekilmeye başlanmış.

Peki ya Anadolu?

Anadolu’ya gelişi ise çok enteresan biri tarafında gerçekleşmiştir. Osmanlı topraklarında ise 1850'li yıllarda egzotik bir yiyecek olarak İstanbul'da satılmaya başlanan patates, 1890'ların sonunda iyice tanınır olmuştur. Patatesi getiren kişi ise Alibeyköy çiftliğini kuran ve Türkiye'ye patates tarımını ilk defa getiren Ağaton Efendi'dir.

Şimdi diyeceksiniz ki Ağaton Efendi kim?

Ağaton efendi; Ermeni kökenli Osmanlı eğitimci, idareci ve politika adamı ve bakanlık yapmış olan Krikor Ağaton’un dedesidir.

Krikor Ağaton kim?

1823'te Hasköy'de doğmuş olup. Halkalı Ziraat Mektebi'nin kuruluşunu yönetti ve bu okulun başöğretmeni olmuş. Sonrasında Divan-ı Muhasebat (Sayıştay) ve Islahat-ı Maliye Meclisi'ne (Maliye Reformu Meclisi) azası oldu. Bu görevdeyken Hazine-i Hassa Nezareti'nin muhasebe sistemini kurmakla vazifelendirildi. 1865'te Paris'te toplanan Posta ve Telgraf Kongresi'nde Türkiye'yi temsil etti. 1866 tarihinde Posta Nazırı tayin edildi. Yani PTT’nin genel müdürü oldu.

Yani Krikor Ağaton’un dedesi Anadolu’dan kalkıp gelip, Alibeyköy çiftliğini kurdurup sonrasında Bu topraklara ilk kez Patates tarımını başlatıyor. Çobançeşme tarafında konakladığı bir evi olduğunu duymuştum.

Patates ile ilgili enteresan bir komplo teorisi de şöyle;

İngiltere’deki Devonshire Üniversitesi Osmanlı ve Yakındoğu çalışmaları Direktörü Lord Herbert Smith adında biri, Osmanlı’nın çöküşünün nedeninin Patates olduğunu iddia ediyor.

İddia şöyle;

“Ne zaman patates yesem hayranı olduğum Fatih, Kanuni gibi padişahların Amerika’nın keşfinden sonra eski dünyaya gelen bu lezzeti bir kez bile tadamamış olmasına üzülürdüm” diyen Smith şöyle devam ediyor: “Bir gün bunu düşünürken zihnimde bir şimşek çaktı, belki Osmanlı'nın o dönemki başarılarının altında patatesle tanışmamış olması yatıyordu. Basit bir araştırma bu konudaki şüphelerimi daha da artırdı. Patatesin Avrupa’da yayılış haritası ile Osmanlı’nın sınırlarındaki küçülme neredeyse birebir aynıdır. Patates, Avrupa kıtasına ilk kez 1577’de getirilmiş. Osmanlı Devleti'nin "Duraklama Dönemi “ne girmesi ise 1579. Tabi bu dönemde Osmanlı’da tüketilmiyor o yüzden de bu dönemde toprak kaybı yok. 1700’lerin başında yaşanan kıtlıktan sonra patates Fransa’dan başlayarak Avrupa içlerine yayılmış, 1770’ler civarında Osmanlı sınırına dayanmıştır. Nitekim 1800’lerden kalma askeri kayıtlarda bilhassa batı bölgelerinde karavanalarda patates yemeklerinin bulunduğu görülmektedir. Bu dönemden itibaren tüm yenileşme çabalarına, reformcu padişahlara hatta II. Abdülhamit gibi dirayetli bir hakana rağmen toprak kaybının durdurulamamasının ardındaki sebep patates tüketimi olabilirdi.”

Lord Smith iddialarına şöyle devam ediyor.

“Amerika yerlilerinin 250 ila 100 bin yıl kadar önce Orta Asya’dan Amerika’ya göçtükleri düşünülürse, başka bir Orta Asya kökenli halk olan Türklerde de benzer bir genetik varyasyon olması kuvvetle muhtemeldir.” diyor. “Patates tüketmeye başlayan Türk askerleri giderek güçsüz düşmüştür bu da savaşlardaki yenilginin ve imparatorluğun çöküşünün başlıca nedenidir. Türklerin başarılı olduğu Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında ekim dikim yapılamaması ve parasızlık dolayısı ile askere patates verilemediği, buğday, mercimek ve peksimetle beslenen askerlerin kuvvetlerini kazanarak başarılı olduğu görülecektir.”

Büyük bir Türk dostu olan Smith’in bir başka çağrısı da Türk bilim adamlarına. “Patatin maddesine karşı hassasiyet geninin Türklerde araştırılması gerekir. Şüphem yok ki patates tüketiminin önlenmesi Türklerin dünya sahnesindeki hak ettikleri yeri almalarını sağlayacaktır.”

İddialar böyleyken biz patates yemeye toplum olarak herhalde devam edeceğiz. Ucuz ve doyucu bu besin yemeklerimizde yerini almaya devam edecek. Benim açımdan diğer önemli bir husus ise Haliç havzasındaki insanların, Bizans’tan bugüne tarih sahnesindeki yerinin önemle devam ettiği ve edeceği…