BARAJLI SEÇİM

Uzak diyarlardaki ülkenin birinin küçük bir köyünde at, eşek ve ayı sohbet ediyorlarmış.

Ayı “buralardan artık çok sıkıldım, insanların şehir dedikleri bir yer var, oralarda çok canlı bir hayat olduğunu söylüyorlar” demiş ve eklemiş “gelin yarın akşam kaçalım ve şehre gidelim.”

At “peki orada da hayat berbatsa ne yapacağız” diye sormuş.

Eşek “beğenmezsek geri döneriz” diye cevaplayınca ikna olup ertesi akşam yola çıkmışlar.

Dört yıl sonra eşek keyifli keyifli köye döndüğünde arkadaşlarını görmüş.

Eşek niye bu kadar erken döndünüz diye sorunca ayı “şehirdeki hayat buradan daha kötüydü, orada da burnuma bir halka takıp oynattılar üstelik buradaki kadar yemek de vermediler” demiş.

At “evet aynen öyle, benim de arkama bir araba bağlayıp bütün gün çalıştırdılar hem de aç karnına, burada hiç olmazsa yiyecek bol” diye cevapladıktan sonra sormuş “peki eşek kardeş sen dört yıldır nerelerdeydin?”

Eşek “hiç sormayın” demiş, “şehir dedikleri yere vardığımda adamın biri yüksekçe bir yerden etrafındaki kalabalığa bağırarak birşeyler anlatıyordu, kalabalık da onu her bağırışında alkışlıyordu. Adamın bağırması beni tahrik etti, bende var gücümle anırmaya başladım. Adam bağırıyor ben anırıyordum. Derken adam sonunda pes etti ve etrafındaki kalabalık gelip beni omuzlarına aldı ve kocaman bir koltuğa oturttular. Meğerse beni başkan yapmışlar. Dört yıl yedim içtim yattım, keyfime diyecek yoktu doğrusu.”

Ayı itiraz etmiş “yahu bu nasıl olur, senin eşek olduğunu anlamadılarmı?”

Eşek cevaplamış “yarısı anladı ama diğer yarıyı ikna edemedi.”

Ne diyelim, demokrasi böyle bir şey işte.

Diğer yarının aldığı karara uymak zorundasın.

Hatta artık yarıya bile ihtiyaç yok, yüzde otuzbeş kırkı denk getirmek kafi.

Bütün mesele uygun bir seçim sistemi yaratıp diğerlerinin hata yapmasını beklemek.

Hatta öyle bir açmaz yaratırsınki rakiplerin nereye atarsa atsın senin işine yarar.

Mesela önümüzdeki seçimlerde CHP seçmeni ne yapar?

Ülkenin gündeminde 330 ve 367 gibi iki rakam var ki aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.

367 Meclis’in Anayasa’yı değiştirip başkanlık sistemini getirmesi için yeterli.

330 başkanlık sistemini halk oylamasına götürecek bir rakam. Gerisi malum, bizim seçmenimizin bu tür oylamalarda ne yapacağı defalarca test edildi.

Yüzde 38-40 aralığındaki bir oyla 290-300 cıvarında milletvekili çıkaran bir parti tek başına bir hükümet kurar ama Anayasa’yı değiştirme hayalleri suya düşer.

Bu durumda Ak Saray muhtarların, futbolcuların, kulüp idarecilerinin, yandaş belediye başkanlarının ağırlanıp çay kahve eşliğinde fasıl dinledikleri bir yer olur.

Buda Ak Saray’ın sahibini kesmez.

Peki ne yapar?

Elbetteki ileri demokrasilerde çözüm tükenmez, hele demokrasiyle Şark kurnazlığı yan yana gelince samanlık seyran olur.

330’u yakalamak için yüzde dokuz cıvarındaki bir partiyi baraj altında tutarsınız oldu bitti, al sana 330 üzeri bir rakam.

Evet, gelelim tekrar CHP seçmenine, en azından bir kısmına.

Barajı geçmesi için HDP’ye oy atsa yüreği burkulacak.

Alkışlayarak kendi partisine oy atsa, HDP’nin baraj altında kalmasıyla birlikte yalnızca Doğu ve Güneydoğu vilayetlerinden HDP’nin çıkaracağı 44 milletvekilinin 42’si AKP’ye gidecek.

Al sana 330’un çok üzeri bir milletvekili sayısı.

Yani Cumhurbaşkanı’nın istediği sayı.

HDP’nin diğer illerden çıkaracağı 11-12 cıvarındaki milletvekili sayısının pek kaale alınacak tarafı yok, çünkü bunlar üç parti arasında paylaşılacak.

Zaten 330 için buradan geleceklere ihtiyaç yok.

İşin aslında AKP’lilerin büyük kısmı içten içe hükümeti kuracak bir rakama razı, fazlasını istemez.

Böylelikle her ne kadar biryerlerden karışan olsa da, hükümet etmenin avantajlarından sebeplenebilecekler.

Öyle ya, ya 330 rakamıyla halk oylamasına gidilip başkanlık sistemine geçilirse ne olur diye düşünecekler.

Mevcut Meclis feshedilip yeniden seçim olur mu?

Elbette olur. Devlet Başkanı’nın hiç kimseye sormadan Meclis’i feshetme yetkisi olacak.

Olursa yeniden milletvekili seçilme şansları ne olur?

Kim bilir?

Bunu bir Allah, birde Devlet Başkan’ı bilir, başka kimse bilmez, bilsede size söylemez.

 

İyisimi HDP barajı geçsinde biz de ağız tadıyla Başkan’sız Başöğretmen’siz ülkeyi yönetelim diyebilirler.

Evet, gördüğünüz gibi demokrasi zor zanaat vesselam.

Yani normal demokrasilerde çok kolay olan işler ileri demokrasilerde sarpa sarıyor.

Zaten birinci partiye biraz avantaj sağlayan mevcut D’hondt sistemine birde yüksek baraj koyarsanız şapla şeker birbirine karışıyor.

Baraj demişken, bu konuda Şeytan’ın bile aklına gelmeyecek sistemlerle yapılan evlere şenlik geçmiş seçimlerimiz bir sonraki yazımızın konusu olsun isterseniz.

Hayırlı seçimler.

Sami Erkan