EYÜPSULTANLI KADINLAR KONUŞUYOR!

Gülsüm Polat CHP Eyüpsultan Belediyesi ve İBB Meclis Üyesi aynı zamanda CHP İBB Meclis Grubu Saymanlık görevini yürütüyor. Geçmişte CHP Genel Merkezi Kadın Kolları’nda görev yapan Polat Divriği Kültür Derneği yönetiminde de görev yaptı

 

 

Eyüpsultan’da siyasete girmeyi düşünen kadınlara öncelikle öneriniz neler olur?

 

Sevgili Tülay, sohbetimize başlamadan önce 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken bu röportaj için size ve ekibinize teşekkür ederim. Öncelikle özgürlük ve insanca bir yaşam için mücadele eden; “Kadınları ekonomik olarak zayıflatan, aileye bağımlı hale getiren, sadakaya, sosyal yardıma muhtaç bırakan düzeninizi kabul etmiyoruz” diyen, başka bir dünya mümkün diyen tüm kadınların mücadeleleri önünde saygıyla eğiliyor, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüzü kutluyorum.

 

Sorumuza gelirsek; Ülkemizde, siyaset sahnesinde cinsiyet dağılımı ne yazık ki yeterli seviyede değil. Siyasette çoğunluğu oluşturan erkekler özellikle siyaset yapma biçimini ve siyasetin dillini  ‘’erkekleştirme’’ çabasındalar. Bununla beraber kadınların uzunca yıllardır ısrarla haykırdıkları toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet gibi sorunlara karşı da gözlerini ve kulaklarını kapatan bir anlayış sergilemekteler. Her şeyden önce kadınlar; bu tutum ve davranışlar karşısında durmak, sorunlarını daha güçlü haykırmak ve yine kendi sorunlarına çözüm getirmek adına siyasete girmeliler. Bununla beraber bu soruyu siyasete girmeyi düşünen kadınlar şeklinde görmediğimi ifade etmek isterim. Çünkü tüm kadınlar mutlaka ama mutlaka siyaset içerisinde olmalılar. Biliyoruz ki kadınlar bir arada olduğunda, örgütlü mücadeleyi hayata geçirdiklerinde değiştiremeyecekleri hiçbir şey yok. Aslına bakarsanız mevcut siyasi iktidarın en çok korktuğu durumların başında bu geliyor, siyaset içerisinde kadınların daha güçlü olması. Çünkü biliyorlar ki bu anti demokratik düzene, tek adam rejimine son verecek olan en büyük güç kadınlar ve onların mücadelesidir. Bugün TBMM’ye, büyükşehir ve şehir belediye meclislerine, ilçe belediyeleri ve hatta belde belediye meclislerine kadar bakın en cesur ve kararlı mücadelenin kadınlar tarafından verildiğini göreceksiniz.

 

 

Peki sizi siyasette aktif olmaya iten neydi? Neden yerel yönetimler de görev almak istediniz?

 

Bildiğiniz gibi Kurucu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1934 yılında bu coğrafyada yaşayan kadınlar için devrim gibi bir karara imza attı. Seçme ve seçilme hakkı. Bugün hayranlıkla takip edilen Avrupa ülkelerinden dahi onlarca yıl önce hayata geçirilen bir uygulama bu. Cumhuriyet rejimiyle doğup büyümüş biri olarak her şeyden önce bu zaten benim en doğal hakkım. Bununla beraber insan sevgi, saygı, sorumluluk gibi duyguları içerisinde fazlasıyla barındırıyorsa aidiyet dediğimiz kavram da bir o kadar yüksek oluyor. Aidiyet elbette sadece belli insanlara karşı oluşmuyor, aynı kaldırımı paylaştığınız, aynı manava, kasaba, bakkala gittiğiniz, aynı otobüse bindiğiniz kısacası hayatı her haliyle birlikte yaşadığınız insanlara ve o kente karşı da oluşuyor. Bu bağlamda Eyüpsultan İlçesinde birlikte yaşadığım insanlarla dertlerimin ve sevincimin ortak olması, aslen Divriğili olmama rağmen bu ilçede doğup, yaşayan biri olarak bu nadide ilçeye karşı duyduğum sorumluluk ve borç beni bu alana iten öncellikli sebepler. Bununla beraber çeyrek asırdır İstanbul’da ve Eyüpsultan’da eleştirdiğimiz ve mücadele ettiğimiz bir yönetim anlayışı mevcuttu. Bu dönem daha yaşanılabilir bir Eyüpsultan ve İstanbul için çok daha fazla sorumluluk almak gerektiğine inanarak, mücadeleyi çok daha geniş kitlelerle hayata geçirmeyi hedefleyerek ve artık bu düzenin değişeceğini fazlasıyla hedefleyerek çıktım bu yola. Eyüpsultan halkı başta olmak üzere İstanbul’da bir tarih yazıldı aslında. Ve şimdi biz tüm engellemelere rağmen ilk günkü heyecan ve isteğimizle çalışmaya devam ediyoruz.

 

 

 

Bir kadın yerel siyasetçi olmanın getirdiği zorluklar nedir?

 

Aslında hepimizin sıkıntısı, yaşadıkları, sosyal, kültürel ve siyasal hayatta karşılaştığımız zorluklar birbirine benzer. Siyasette kadın olduğunuzda size biçilen rollerdeki sorumlukları da üzerinize alıyorsunuz. Toplumumuzda kadın olmak kolay değilken hele siyasette kadın olmak hiç kolay değil. Her birimizin söyleyeceği ve yapacağı çok iş var. En çok beni rahatsız eden cinsiyetçi bir dil kullanılması. Örneğin geçtiğimiz aylarda Twitter’da yaptığım bir paylaşım nedeniyle organize bir şekilde bazı medya kuruluşlarının ve trollerin saldırısına uğradım. Algı operasyonu yapmakla suçlandım. Medyanın %90-95’ının iktidar partisinin emrinde olduğu bir ülkede İBB Meclis Üyesi Gülsüm Polat olarak algı operasyonu yapıyorsam çok büyük bir başarı bu. Edepli bir şekilde yapılan eleştirilerin tamamını olgunlukla karşılıyorum. Ancak cinsiyetçi ifadeler kullanılarak belden aşağı küfürlerle yapılan maksadını aşan ifadeler eleştiri değil karşınızdaki trollerin kalitesini gösterir. Bu ifadeler o dönem beni çok üzmüştü. Şunu diliyorum ki partizanca tavırlar insanlığın önüne geçmesin.

 

 

Yoğun tempodaki bu siyasi çalışmalar özel yaşamınızı nasıl etkiliyor? Sosyal yaşamınızdaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz?

 

Elbette hayatımın odağında şu an siyasi çalışmalar var. Çünkü aslında bu yola çıkarken kendi sosyal yaşantınızı ikinci plana atmayı ve önceliğinizin halkın sorunlarını çözmek adına gece gündüz demeden çalışmak olduğunu kabul ediyorsunuz. Kısaca kendinizi o ilçeye ve o ilde yaşayan insanlara adıyorsunuz. Benim bu meseleye bakışım budur. Bununla beraber elbette hepimiz insanız. Duygularımız var, ihtiyaçlarımız var, ailemize ve sosyal çevremize karşı ayrı sorumluluklarımız var ve elbette bazen her şeyden uzaklaşıp sadece kendimize ayırmamız gereken zamanlar var. Ben bu dengeyi yaptığım tüm işlere karşı yüksek disiplin ve bilinç ile sağlıyorum açıkçası. Hiçbir zaman ve hiçbir konuda plansız, programsız hareket etmeden zamanı en faydalı şekilde kullanmak adına takvimi oluşturuyor ve bu dengeyi hayata geçiriyorum. Zaman yönetimi, planlama vb konular üzerine özellikle çalışıyorum. Fakat böylesine yüksek bir tempoda bazen bir şeyleri ıskalama ya da yetişememe durumları da olmuyor değil.

 

 

Sizce Eyüpsultan’daki en büyük eksik nedir?

 

Aslında sorunun cevabı çok net ve kısa. En büyük eksik bizim iktidarımız. Çünkü biliyoruz ki bizim iktidarımızda imar ve alt yapı sorunlarından ulaşıma, yeşil alan planlamasından sosyal alanların inşasına, sosyal yardım anlayışından, kültür sanata kadar adaletli ve nitelikli hizmetler Eyüpsultan halkına sunulacak. Bununla beraber Eyüpsultan tarihiyle, kültürüyle, doğasıyla İstanbul’un incisi. Fakat gelin görün ki bu nadide ilçeye henüz bir kimlik kazandırılmış değil. Yani bu ilçe tarihiyle mi kültürüyle mi markalaşacak? Eyüpsultan Camii ve Türbesi başta olmak üzere sınırları içerisinde bulunan eşsiz manevi alanlar ve duygularla mı sınırlar ötesi kitlelere tanıtılacak? Kısacası Eyüpsultan’da arayıp da bulamayacağınız o kadar eşsiz bir tarih, kültür, mekân ve maneviyat var ki… İnanın biz Eyüpsultan’ı sadece Türkiye’de değil bölge ülkeleri arasında konuşulan ve akın akın insanların geleceği bir medeniyet merkezine çevireceğiz.

 

 

Bir kadın olarak meclisteki diğer farklı partilerdeki kadın siyasetçilerle partiler üstü bir iletişim kurulabiliyor mu?

 

Bütün kadınların "kadın paydasında" siyasal görüş düşünmeden, ortak hedeflerde birleşmelerini umuyorum öncelikle. Elbette kadınlar bir araya gelip iletişim kuruyoruz ancak siyasal iktidarın söylemi ve siyaset yapma biçimi ki, bunu yerel meclisler özelinde söylüyorum, ülkemizi yöneten partideki kadın arkadaşlarımızı, parti hegemonyasını aşıp karar verme mekanizması olmaktan uzak tutuyor. Çok hayati meselelerde dahi örneğin İstanbul Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Yerel Yaşamda Kadın Erkek Eşitliği Şartı gibi konularda fikirleri bize yakın olsa da son karar talimatla geliyor maalesef.

 

Eyüpsultan’da bir kadın olarak en çok eksikliğini hissettiğiniz nedir?

 

Kadının sosyal hayatta güçlenebilmesi için olmazsa olmaz bazı unsurlar vardır. Bunlar arasında kreşlerin olması, çeşitli sebeplerden ötürü eğitimini tamamlayamamış ya da hiç alamamış kadınların sosyal hayata hatta iş hayatına kazandırabilmesi için özel eğitim alanlarının bulunması, kadın üreticinin ya da esnafın daha çok teşvik sunulması ve elbette kamu başta olmak üzere istihdam alanında mutlak suretle oranın yükseltilmesi gibi durumlar. Bugün ilçemize bakıldığında kadınların zaman geçirebilecekleri sosyal alanlar oldukça kısıtlı. Yine yaşadıkları ilçeye dair söz söyleyebilecekleri, üretebilecekleri tesisler bulunmamakta. Biz İBB bünyesinde tüm bunları ve daha fazlasını hayata geçiriyoruz ve samimiyetle söylüyorum daha fazlasını da yapacağız. Eyüpsultan’da yaşayan kadınlar emin olsunlar, önümüzdeki dönem Eyüpsultan’ı bu ilçede yaşayan kadınların iradesi yönetecek.

 

 

Seçmenlerin yarısı kadın iken siyasi temsil anlamında kadınların varlığı örtüşmemekte, buradan karar mercilerine ne söylemek istersiniz?

 

Hemen her siyasi lider ya da karar verici organ kadın vurgusunu kameralar ya da kitliler önünde oldukça güzel yapıyor. Ya da kadınlara tavsiyelerde bulunuluyor. Bu konuyla alakalı söyleyebileceğim tek şey şu; Kadının siyasette temsili söylemin ötesine geçmeli, yeterli alanlar açılmalıdır. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün şu söylemini de vurgulamak isterim. "Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur." Demem o ki biz kadınlar siyaset alanındaki yerimizi genişletmek için vazgeçmeden mücadele etmeye devam etmeli, karar vericilerin de kadın temsiliyeti noktasında üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Kadının olmadığı yerde inanın hiçbir şey kalıcı olmaz.

Bu güzel  röportaj ve samimi sorularınız için teşekkür ediyorum. “Adil, Yeşil ve Yaratıcı İstanbul yolunda”  16 milyon için çalışıyoruz ve çalışmaya devam edeceğiz.